SİNOP ARKEOLOJİ MÜZESİ


Nüfusuyla küçük bir şehir görünümündeki Sinop ziyaretçilerine sunduklarıyla büyüklükleriyle övünen birçok şehre üstünlük kurmaktadır. Belki adım adım bir günde şehri gezebilirsiniz ama sindire sindire gezebilmek için günlerinizi ayırmalısınız.


Sinop’ta birkaç saatinizi ayırmanız gereken yerlerden biri de Arkeoloji müzesidir. Çok büyük değildir ama teşhir salonları ve sergilediği ürünlerle tarihe yolculuk yapmanızı sağlar. Özellikle Sinop ve yakın çevresinde yapılan kazılarla her gün zenginleşmektedir. Pazartesi hariç her gün ziyaret edilebilir.Müze kartınız yoksa 5 TL gibi ücretle gezilmektedir.



Peki Sinop Arkeoloji Müzesi’nin tarihçesi nedir?
Sinop'ta ilk müzecilik faaliyetleri 1921 yılında başlamıştır. Etrafı surlarla çevrili ilin batısındaki nekropolünden ve gerekse şehir içindeki yapılanma nedeniyle temel hafriyatlarından ortaya çıkarılan eserler, 1921 yılından itibaren Atatürk'ün 1928 yılında yeni harfleri Sinop halkına tanıttığı Mekteb-i İdadi'de toplamaya başlanmıştır.

1932 yılında ise, eser miktarın artması ile 1262 yılında Selçuk Veziri Müinüddin Pervane tarafından yaptırılan Pervane Medresesi'ne nakledilen eserler, burada depolanmaya devam edilmiş ve ilk müzenin çekirdeği oluşturulmuştur. 1941 yılında ziyarete açılan Müze, 1945 yılında memurluk ve 1947 yılında müdürlük olmuş ve bir süre sonra da yine memurluk olarak faaliyetini sürdürmüştür.

1951-1953 yılları arasında İlimiz Demirciköy'de Kocagöz Höyük ve İl merkezinde müze avlusunda bulunan Serapis Mabedi'nde Türk Tarih Kurumu Adına Prof. Ekrem AKURGAL Başkanlığında ve Münster Üniversitesi adına Dr. Ludwig BUDDE ile müşterek başlatılan kazılardan sonra, Prof. Ekrem AKURGAL'ın Genel Müdürlüğümüze bir müzenin kurulması istemiyle verdiği rapor gereği 1968 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü Merhum Hikmet GÜRÇAY'ın çabaları ile Belediye'den temin edilen hibe bir arsa üzerine, içinde Selçuklu Türbesi ve Serapis Mabedi temeli bulunan alanda, inşaat başlatılarak 1970 yılında yeni modern müze binası bitirilerek yeniden müdürlük olarak hizmete açılmıştır.




TEŞHİR SALONLARI

KORİDOR: Bu alanda sol cephede yüksek podium üzerinde heykel başları ve heykeller sergilenmektedir. Teşhirde sırayla Sinope Karadeniz Ereğlisi arasında M.Ö. 4. yüzyılda yapılan bir antlaşmayı içeren taş kitabe sergilenmektedir.
 
Bahçenin güney-batı köşesinde M.Ö.IV. yüzyıla ait Serapis Mabedinin kuzeyinde ise Antik çağdan günümüze Çapalar teşhir edilmektedir.
  


KÜÇÜK BULUNTULAR SALONU: Bu bölümde girişin sağını takip ederek, kronolojik bir sırayla, Sinop'ta bulunan İlk Tunç Çağından Bizans Çağı sonuna kadar bir dönemi kapsayan kap-kacak, madeni aletler, vazolar, pişmiş toprak heykelcikler, Serapis Mabedine ait pişmiş toprak mimari parçalar, cam eserler, mezar buluntuları ve benzeri eserlerin teşhiri yapılmaktadır. Bu bölümün ortasında zeminde, Meydankapı da bulunmuş ve 7 adet Sanat Perisini ihtiva eden Mozaik Pano da teşhirin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. 

TAŞ ESERLER SALONU: Bu bölüm ölü kültüyle ilgili olup, Anadolu'nun en eski mezar steli örnekler (Arkaik Çağ) bu bölümde kronolojik olarak sergilenmektedir. Ayrıca bu bölümde, yer alan bir mezar anıtına ait olduğu düşünülen mermer Geyik Parçalayan Aslanlar grubu ve bir denizciye ait Lahit görülmeye değer nadir buluntulardandır.

AMPHORA SALONU:
1994-2000 yılları arasında, Sinop Merkez, Karakum ve Demirciköy'de yapılan Türk-Fransız ortak kazılarında çok sayıda amphora üretim atölyeleri ve fırınları ortaya çıkarılmıştır. Kazılar Sinop'un Helenistik-Roma ve Bizans Çağında geçiminin büyük bölümünü amphora tuğla ve kiremit üreterek sağladığını ortaya koymuştur. Bu bölümde, Sinop'ta üretilmiş amphora örneklerinin yanı sıra, kazılardan elde edilen bilgiler doğrultusunda kısmen orijinal malzeme kullanılarak yapılmış bir Amphora Fırını teşhir edilmektedir. Ayrıca Sinop Amphoralarının ticari amaçlı yayılım alanını gösteren bir pano yer almaktadır. 

SİKKE BÖLÜMÜ:
Bu bölümde, Sinop'un ilk bastırdığı gümüş sikkelerden, şehir sikkelerinden, Ordu Definesi, Gelincik Definesi, Selçuklu Definesi ve Bizans Definesinden örnekleri teşhir edilmektedir.

İKONA SALONU:
İkona Hristiyan dininde doğu kiliselerinde duvar fresklerine karşılık ahşap pano üzerine yapılan her türlü dini resme verilen addır.
İkona, resimden ziyade, tapınılan bir kült resmidir. Bunlar kiliselerde halk tarafından kolayca görülebilecek yerlere asılırdı. İkonaların asıldığı bu yerlere "İKONASTOSİS" denirdi.
Bizans Dönemi'ne ait ikonaların ana konuları sıkı bir Taoloji programıyla saptanmıştır. Hz. İsa ile Meryem'in yanında Havari ve Aziz kişilerin resimleri yer alır veya yaşam öyküleri ile birlikte dinsel ve tarihi olaylar anlatılır. 19.yy.'da İlimiz ve çevresinde bulunan kiliselerden günümüze kaldığı tahmin edilen ikonaların müzeye nereden ve ne zaman geldiği bilinmemektedir. Sinop İkonaları, kestane ağacından yapılmış panolara alçı sıvanarak, bazılarında da bez alçı bir arada kullanılarak üzerine boya ve altın yaldızla yapılmıştır. Bu ikonalarda İsa, Meryem, Yahya ve diğer Aziz kişilerle birlikte dinsel olaylar anlatılmıştır.
Sinop İkonaları, 19. yy. Rus Kiliselerinde ve Kıbrıs'taki Rum Kiliselerinde yer alan ikonalarla büyük benzerlikler göstermektedir.




BAHÇE TEŞHİRİ:
Açık teşhirde genelde  taş, mermer mimari eserler,mil taşları, mezarları, heykeller, pitoslar ve mozaikler yer almaktadır. Ayrıca Aynalı Kadın türbesi güney ve batı cephesinde İslami mezar taşlardan bir nevi mezarlık canlandırılmıştır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İLGİNÇ HİKAYELER,İLGİNÇ MEKANLAR "CİN DELİĞİ,CEHENNEM KAPISI HİERAPOLİS"

İSTANBUL'UN EN GÜZEL 10 SEYİR TEPESİ

MALTEPE BEŞÇEŞMELER