AFRODİSİAS
Afrodisias veya Aphrodisias ülkemizin en güzel ve mutlaka görülmesi gereken antik kentlerinden..Prof. Kenan Erim'in hayatını adadığı ve ölünce oraya gömülmeyi vasiyet ettiği Aphrodit'in ülkesi..Zamanında Roma'ya kadar heykel satışlarının yapıldığı sanat okulu...
Afrodisias, Tanrıça Afrodit'e adanmış birçok eski çağ
kentinin ortak adı. Afrodisias (ya da Aphrodisias) adlı kentlerin en ünlüsü,
Anadolu'nun güneybatısında, eski Karia bölgesinde, günümüzdeki Aydın iline
bağlı Karacasu ilçesinin merkez bucağına bağlı Geyre köyünün bulunduğu
yerdeydi. Arkeolojik kazılar başladıktan sonra Geyre köyü taşınmıştır
M.Ö. 5. yüzyılda kurulan kent, Roma İmparatorluğu döneminde
gelişmiş, M.Ö. 1. yüzyıl ile M.S. 5. yüzyıllar arasında, başta heykelcilik
olmak üzere önemli bir sanat merkezi haline gelmiş, Afrodit tapınağıyla ve
Afrodit adına yapılan törenlerle ün salmıştır.
Afrodisias kenti, deprem kuşağındaki konumu nedeniyle,
tarihi boyunca pek çok depremden şiddetle etkilenmiştir. Özellikle 4. yüzyıl ve
7. yüzyılda burada büyük depremler olduğu bilinmektedir. 4. yüzyıl depremi
ayrıca Afrodias'ın bulunduğu mevkide su akış mecralarını da değiştirmiş, kentin
bazı kısımlarını su baskınlarına maruz kalmaya müsait bir hale getirmiştir. Su
baskınları sorununu çözümleme amaçlı ve aciliyet içinde inşa edildiği anlaşılan
tahliye sisteminin kanıtları bugün de görülebilmektedir. 7. yüzyıldaki
depremden sonra Afrodisias bir daha hiçbir zaman tam olarak kendine gelememiş
ve bakımsızlığa düşmüştür. Zamanla kalıntılar kısmen Geyre köyü alanı ile örtülmüştür.
20. yüzyıl başlarında Geyre köyünün bir kısmı yine bir deprem nedeniyle
boşalmış, boşaltılan alanın altındaki kalıntılar ortaya çıkmıştır. 1960'larda
Geyre, deprem olasılığı da düşünülerek bugünkü yerine taşınmış ve belde
olmuştur.
Kent 7. yüzyıldan itibaren paganizm çağrışımlı Afrodisias
ismini terkederek Hıristiyanlık etkisiyle Stavropolis (Haç kenti) şeklinde
adlandırılmıştır. Bizans İmparatorluğu döneminde bölge (antik çağ Karya 'sına
nazaran daha iç bölgede yer almasına rağmen) Karya olarak anılmaya başlamıştır.
1260 yılından itibaren Türklerin bölgede egemenlik kurması ile Karia ismi Geyre
olarak Türkçe'ye yansımıştır.
Sebasteion
1979 yılında Prof. Kenan Erim tanrıça Afrodit ve Roma
İmparatorluğunun ilk imparatorları olan Julia Cladius sülalesine adanmış büyük
bir tapınak kompleksi buldu. Yapının üzerindeki yazıtlardan binanın Sebasteion
olarak adlandırıldığını biliyoruz. İsim ulu anlamına gelen Latince Avgustus
sözcüğünün yunanca karşılığıdır. Roma'nın doğusunda bu kadar büyük ve özellikle
kabartmalar yönünden zengin başka bir sebasteion yoktur. Yapı kuzey kapısından
başlayan ve tiyatroda sona eren caddenin üzerinde yer almaktadır. Kült merkezi
İmparator Tiberius devrinde (İS.14-37) yapılmaya başlanmış ve Nero devrinde
(İÖ.54-68) bitirilmiştir. Yapım aşamasında birkaç kez depremler nedeniyle
yıkılarak yeniden yapılan kült merkezinin ana yapıları İmparator Cladius
zamanında tamamlanmıştır. Günümüzde tapınaktan geriye sütun temelleri,
Corinthian stili sütun başlıkları kalmıştır. 4. ve 7. yy.daki depremlerin
verdiği zararlara ek olarak, Türk ve Bizans dönemlerindeki göçlerde tapınağa
büyük zararlar vermiştir.
Doğu-batı yönünde uzanmakta ve ızgara planlı kentteki, diğer
hiçbir yapıyla da aynı hizada değildir. 80m uzunluğunda 14m genişliğinde
karşılıklı iki uzun portikodan ve kaplama bir tören yolundan oluşmaktaydı.
Batıdaki portiko uçları tetrapylonun da önünden geçen bir caddeyle
birleşmektedir. Anıt üç ana yapıdan oluşmaktadır. Caddeye açılan giriş binası
(propylon) iki katlıdır. On dört metre enindeki mermer döşemeli yol bir podyum
üzerinde yer alan zafer tapınağı ile sona erer. Yolun her iki yanında üç katlı
portikolar vardır. Bu yapıların ikinci ve üçüncü katlarındaki sütunlar arasında
üzerlerinde özgün kabartmaların yer aldığı panolar yer almaktadır. İkinci kat
panoları mitolojik, üçüncü kat panıları ise imparatorlarla ilgili sahneleri
içermektedir. Birinci kat arşitravı üzerinde yer alan yazıttan yapının
olasılıkla akraba olan iki aristokrat aile tarafından yaptırıldığını anlıyoruz.
Bunlar giriş binası ve kuzey portikoyu adayan Menander ve Eusebes isimli iki
kardeş ve Eusbes'in karısı Apphias; Nike (zafer) tapınağı ve güney portiko ise
Diogenes ve Attalus isimli diğer iki kardeştir. Bu kardeşler bu anıtı yaparak
şimdiye dek adı hep Aphrodisias ile anılan ve soylu olmayan Zoilos'un kent ve
Roma İmparatorları üzerindeki etkisini onun ölümünden sonra tekrar soyluların
eline alması için bir fırsat olarak görmüşler ve Roma'ya, kentte kendilerinin
de olduğu mesajını vermişlerdir.
İçteki ve dıştaki
sütun başlıkları görülmemiş miktarda kabartma ve dekor panelleri içermektedir.
Bunların en önemlileri Eros'un doğumu, Three Graces (üç mühlet), Delphi'deki
Apollo, Meleager, Archiles, Penhesilea, Nyssa ve çocuk Dionysus. Ayrıca
mitolojik figürlerin ve imparatorluk ailesi üyelerinin kalıntıları görülüyor.
Bunlar Augustus, Germanicus, Lucius, Gaius Ceasar, Cladius ve Agrippa, Troy'dan
kaçan Promethus ile birlikte Aeneas. Diğerlerinden farklı Claudius'un Britanya
fethini ve Nero'nun Ermenistan'ı fethini sembolize eden ilginç bir kabartma
grubu vardır. Augustus'un diğer ülkelerle sürdürdüğü savaşları ve diğer
toplumsal ilişkileri betimleyen birçok fragman depremlerin etkisinden dolayı
zarara uğramıştır.
Tüm bu görkemli
yapının dışında, kent bünyesinde yer alan ev yapıları, felsefe okulu,
heykeltıraşlık okulu da ortaya çıkartılmıştır. Bu yapıların çoğunda, figüratif
yada geometrik tarzda işlenmiş mozaik kaplamalar, el işleri ve seramik kaplar
bulunmuştur. 7. yy depremlerinden sonra bu evlerin birçoğu terkedilmiş, yada
kötü bir onarımla yeniden kullanılmıştır.
Kısmen ortaya
çıkartılan yapılar arasında, Akropolün güneybatısında, mezarlığı ile birlikte
bir manastır, tiyatro hamamlarının güneydoğusunda da sonradan kiliseye
çevrilmiş olan bir küçük bazilika yer almaktadır.
Aphrodisiaslıları
bu benzersiz ve görkemli yapıtı yapmaya iten neden neydi acaba? Bunun yanıtını
almak içiz uzaklara Troya savaşına gitmek gerekir. Öykünün ismi Aeneas
efsanesidir. Azra Erhat 'mitoloji Sözlüğü' isimli yapıtında şöyle anlatır bu
destanı : "Aeneas, Tanrıça Afrodit ve Troyalı prens Ankhises'in oğludur.
Ankhises ile Troya Kralı Priamos amcaoğullarıdır. Hektor ile de aynı
kuşaktandır. Bir tanrıça oğlu olması ona bir üstünlük kazandırmıştır. Yinede
savaş yitirilmiş ve tüm Troyalılar öldürülmüştür. Aeneas babasını omuzlarına
alır, çocuğunun elinden tutar ve kendisini izleyen karısı ile beraber Tanrıça
Afrodit'in yardımı ile İda (Kaz) dağına kaçar. Odysseus destanını andıran bin
bir maceradan sonra, karısını yitiren ve babası ölen Aeneas, oğluyla, ilerde
Roma kentinin kurulacağı yer olan Palatinus Tepesine gelir. Burada Rutullar'ın
kralı Turnust'u teke tek savaşta yener ve öldürür."
Kazılarda ele geçen
yetmişin üzerindeki pano, kazı evinin bahçesindeki deponun içerisinde
korunmaktadır. Yakın gelecekte yapılacak yeni bir müzede sergilenmesi düşünülen
bu kabartmalar zengin bir konu içermektedirler.
Üç güzeller,
Apollon, Akhilleus ve Penstasilia, Troya'dan kaçan Aeneas, Dionizos ve Herakles
gibi mitolojik konuların yanında, Avgustos, Lucius ve Gaius Sezar, Cladius ve
Nero gibi imparator ve akrabalarına ait kabartmalar da burada yer almaktadır.
Paganizmin sona
ermesinden sonra, depremlerden arta kalan kısımlar ile Sebasteion, bir alış
veriş merkezi olarak kullanılmıştır. Kentin küçülmesinden sonra da yıkılmış ve
sel sularının getirdiği alüvyonlarla kaplanmış ve üzerlerine Eski Geyre köyünün
evleri yapılmıştır. Tüm bunların dışından Aphrodisias'ta büyük bir Yahudi
topluluğundan, bunların Sinegog'undan ve bu topluluğun sempatizanlarından
bahseden bir yazıt ve bulgular ele geçmiştir. Bu yazıtlarda çoğunun meslekleri
ile beraber sempatizanlarının da isimleri yer almaktadır. Bu sempatizanlar,
"Theosebeis" yani dindar olarak tanımlanmış olup, Yahudiliğe karşı
sempati duyan ancak dinlerini değiştirmeyen kesim olarak adlandırılırlar.
Tiyatro
1960 yıllarının
başında tiyatroyu kazmaya karar veren Prof. Dr. Erim için en önemli sorun,
tiyatronun üzerinde yer alan Geyre köyünün evleri idi. Önce eski evlerin
sakinleri Yeni Geyre köyünde yeni yapılan evlerine taşındılar. 1966 yılında
kazıya başlandı. İki bölümlü oturma sıralarının alt bölümü (alt kavea) ve sahne
binasının alt katı sağlam olarak ele geçti. Kazılar sonucu tarih öncesi ve
tarih sonrası devirlere ait, tiyatronun koruma altına alınmış kısmı ve çok
sayıdaki heykel ve kabartmalar kadar, birçok değerli sanat eseri bulunmuştur.
Ayrıca sahne binasında birçok heykel bulundu.
Kentin güneyinde
yer alan 24m yüksekliğindeki höyük, 7. yy dan sonra gözetleme yeri olarak
kullanılmıştır. Tepenin batı yamacı boyunca kazılan hendeklerde, pitoslar,
kerpiç duvarlar, pek çok ev aleti ve idoller ele geçmiştir. Pekmez tepede de
yapılan çalışmalarda ele geçen çömlekler ve iki idol buranın geç neolitik, geç
kalkolitik ve erken bronz çağlarına tarihlenmektedir. M.Ö. 1. yy.ın 2.
yarısında akropolün doğu yamacının oyularak inşa edilmesiyle, şehir tiyatrosu
yapılmıştır. Kazı çalışmaları öncesinde, tamamen eski Geyre evleri ile kaplı
olan Akropoldeki kazılar, National Geographic Society'nin desteği ile
başlatılmıştır. Şimdiki durumuna bakarak, tiyatronun 2. yy.da ve Bizans
döneminde birtakım onarımlardan ve değişimlerden geçtiğini söyleyebiliriz.
Aphrodisias
kentinin yazgısını değiştiren Zoilos, tiyatroyu da yaptıran kişidir. Bunu İ.Ö.
1. yüzyılda yapılmış olan sahne yapısının üzerindeki yazıttan anlıyoruz. Yazıta
göre, bu kompleks Julia Zoilos'un Tanrıça Afrodit ve kent halkına armağanıdır.
Yine bu yazıtlara dayanarak tiyatronun İ.Ö. 27 yılından önce bittiğini
söyleyebiliriz.
Tiyatro Akropol
tepesi adı verilen höyüğün doğu kısmı oyularak yapılmıştır. İki bölümden oluşan
oturma sıralarının üst kısmı Bizans devrinde kale yapılırken sökülmüştür. Sahne
binası Anadolu'nun en eski üç katlı sahne binasıdır. Dor, İon ve Korint
tarzları yer almaktaydı. Müzede sergilenen Apollon ve Melpomene heykelleri
burada bulunmuştur. Bunların dışında boksörler ve Afrodit'in büst heykeli de
tiyatro kazılarında ele geçmiştir.
Aphrodisias
tiyatrosunun ortasındaki yarım yuvarlak orkestra kısmı, imparator Marcus
Avrelius (161-180) zamanında, oturma sıralarının alt basamakları sökülerek
derinleştirilmiş ve konista haline getirilerek arena gibi kullanılmıştır.
M.S. 2.yy da
gladyatör savaşlarına uygun hale getirmek için birçok yapısal değişimler
yapılmıştır. Bina siteleri genişletilmiş ve vahşi hayvanların yetiştirildiği
oda olan "cavea" ile birleştirilmiş ve birkaç koridor eklenmiştir.
Sahne binası 4. yy.daki depremde büyük zarar görmüş, onarılmış ve 7.yy.daki
depremle Cavea'nın üst kısmının yıkılmasını takiben ve bir bölümünün dolmasıyla
Bizans halkı orkestra ve site binalarını doldurmuş ve bunların üstüne ev
yapmışlardır. Tepeyi, surlar ve kulelerle çevreleyerek burayı bir kaleye
dönüştürdüler. Kazılar sırasında bulunan en enteresan ve ilgi çekici bulgu
Zoilos'un kabartmasıdır. Zoilos, Aphrodisias ve Roma arasında iyi ilişkiler
kurulmasında etkili rol oynayan ve şehrin vergisinden muaf olmayı başaran
Octavian'ın kölesidir. Tiyatronun bazı kısımları Zoilos tarafından Aphrodite ve
Aphrodisias'ın vatandaşlarına hediye olarak vermiştir. Tiyatronun ilk yapıldığı
yıl olan 1. yy. sahne binasının üzerindeki ithaf yazısında belirtilmiştir.
Proskenion'daki yazıtta Zoilos, "Kutsal Julius'un oğlunun (Octavianus'un)
serbest bıraktığı adam" olarak tanımlanır. M.S. 2. yy.da tiyatroda
değişiklikler yapılarak, daha farklı gösteriler için kullanılması da
sağlanmıştır.
Aphrodisias
tiyatrosu İ.S. 2. yüzyıl ve Bizans döneminde birtakım onarımlar görerek
değişikliklere uğramıştır. Sahne binası da İ.S. 4. yüzyılda ki depremle büyük
hasar görmüş, İ.S. 7. yüzyıldaki büyük depremle de tamamen yıkılmıştır. Bu
depremle tamamen yıkılan üst kavea da düzeltilerek buraya evler yapılmıştır.
Sonradan tepenin de etrafı sur ve kulelerle çevrilerek burası kale haline
getirilmiş ve tiyatro çöplük olarak kullanılmıştır.
Sahne binasının
içinde, tonozlu, orta büyüklükte 6 tane giyinme odası yada depo bulunmaktaydı.
5m yüksekliğinde ve 15m uzunluğunda, iyi korunmuş olan bu sahne binasında,
Hellence yazıtlar mevcuttur. Müzede sergilenen 2 boksör heykeli, Demos heykeli,
Melpomenne ve Nike heykelleri, sahne ön yüzünün olduğu yerde bulunmuştur. Sahne
binasının kuzey duvarı arşiv olarak adlandırılmıştır. Bu duvar üzerindeki
yazıtlar Aphrodisias kenti ile ilgili önemli yazışmaları içermektedir. Bunlar
imparatorların kente verdiği ayrıcalıklar ve özel senato kararlarıdır. Örneğin
bir yazıtta tapınağa Sezar tarafından hediye edilen altın Eros heykelinin,
çalınarak Efes'deki Artemis tapınağına götürülmesi ve sonradan geri
alınmasından söz etmektedir. Kentin Hıristiyanlaşmasından sonra bu yazıtlardaki
Aphrodisias ve Aphrodithe isimleri kazınmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder