coğrafi geziler

  NAİL KİTAP KAFE KUZGUNCUK Kuzguncuk’ta bulunan Nail Kitap/Kafe semte gelenler için mutlaka uğranması gereken yerlerden. İster kitap alma ya da beğendiğiniz kitabı okuma isterseniz de bir soluklanma amacıyla ziyaret edilmeli yapılacak listesine eklenmeli. Kuzguncuk’ta sahilden İcadiye caddesinde kısa bir yürüyüşle sağda ilk köşe başında ismiyle ve mükemmel mimarisiyle dikkati çekecektir zaten. Hafta sonları yoğunluk yaşanacağı için mümkünse hafta içi tercih edilmeli. 19.yüzyıl mimarisini yansıtan tarihi binanın iç dizaynında ilginç okuma köşeleri düzenlenmiş. Cam kenarında sedirlerden birine oturarak kahvenizi yudumlar, Kuzguncuk sokaklarını seyreder ya da kitaplarla tanışabilirsiniz.

  İstanbul’un özellikle “Tarihi yarımada” olarak bilinen en  eski yerleşim yerlerinin bulunduğu bölgede tarihi yaşatan sokakları fazlasıyla görmek mümkün. Eski evlere tarihi sokaklara ve nostaljiye merak duyan, fotoğraf çekmekten keyif alanlar adım adım bu sokakları keşfetmenin peşinde. (benim gibi) Süleymaniye Ayrancı Sokak ( https://zekeriyaipek.blogspot.com/2017/09/istanbulun-tarihi-sokaklariayranci-sokak.html ) , Ayasofya ile Topkapı sarayı arasında yer alan Soğukçeşme Sokağı ( https://zekeriyaipek.blogspot.com/2014/08/sogukcesme-sokagi-istanbul.html ), Balat’ta bulunan Kiremit Caddesi ( https://zekeriyaipek.blogspot.com/2020/04/balat-gezi-rehberikiremit-caddesi.html ) ve Merdivenli Yokuş ilk akla gelen yerlerden. Arayan  ve gezen için çok daha fazlası var. Bunlardan biri de Süleymaniye’de bulunan Kayserili Ahmet Paşa Sokağıdır. Sokak İstanbul’un meşhur mahallelerinden sayılan Molla Hüsrev’de bulunmaktadır. Mahalleye adını veren ve mahallenin en görkemli konağını yaptıran Kayseri

Beykoz’a bağlı Anadoluhisarı semtinde Cami Sokak ile Setüstü Sokağın kesişme noktasında bulunan küçük bir camidir. Pek dikkat çekmeyen cami son yıllarda özellikle fotoğrafçılar için popüler hale gelmiştir. 1574 yılına Muhaşşi Sinan Efendi tarafından yaptırılmıştır. ( Muhaşşi lakabı Kadı Beyzavi’nin tefsirini  haşiye ettiğinden verilmiştir.Muhaşşi haşiye yazan demektir) Amasya’da doğup İstanbul’a gelen ve medrese tahsili alan Sinan Efendi uzun yıllar İstanbul kadılığı ve Anadolu kazaskerliği yapmıştır. İlk başta mescid olarak inşa edilen yapı 1703 yılında minber eklenerek camiye dönüştürülmüştür. Tek minareli ve tek şerefeli camilerdendir. Bitişiğindeki iki katlı sıbyan mektebiyle birlikte yaptırılmıştır. Muhaşşisinan Camii’ni ender kılan bazı özellikleri de vardır. Bunlardan bir tanesi Anadolu yakasındaki ilk ibadet yeri kabul edilmesi, ikincisi minaresinin tepesinde bulunan güneş saati ile Türkiye’de tek olması, bir özelliği de minaresinin altında barındırdığı tarihi çeşmedir.

  Fatih ilçesine bağlı bir semt olan Küçükpazar’ın net olarak sınırı belirlenmese de Eminönü- Unkapanı- Süleymaniye- Haliç arasında kalan alan olarak tanımlanabilir. Kolay keşfedilip gezebilmenin yolu Haliç Metro Köprüsü ile Atatürk Bulvarı arasındaki sokakları adımlamaktır. Kısacası Süleymaniye Camii ile Haliç arasında kalan sokakları turlamaktır. Bir zamanlar İstanbul Tarihi Yarımadası’nın en güzel, en popüler semtlerindendir Küçükpazar. Süleymaniye’den Haliç’e bakan konaklar sıralanmaktadır yamaç boyunca.( Türk sinemasının ünlü karakterlerinden Kemal Sunal’ın da doğduğu semttir. Günümüzde bazıları restore edilmiş ama çoğunluğu yıkılmak üzere olan ahşap konaklardan geçmişteki günleri hayal edebilirsiniz Küçükpazar’ın. Semt sakinleri 40 yıl öncesine kadar her tarafta Haliç manzaralı konaklar olduğunu anlatır. 2000 li yıllarda önce Doğu’dan gelen bekar gençlerin mekanı olan semt sonraki yıllarda Suriye’li mültecilere, günümüzde de Afgan göçmenlere ev sahipliği yapıyor. Yani bug

  İstanbul’un değişik semtlerinde “mini saray” olarak da adlandırılan kasırlar bulunmaktadır. Kasırlargenellikle padişahların dinlenmesi, yaz aylarını geçirmesi ya da av eğlencelerinde bir süre konaklamaları amacıyla yapılmıştır. Ihlamur, Küçüksu, Aynalıkavak, Maslak Kasırları yanında Beykoz Hünkar İskelesi mevkiinde   de Beykoz (Mecidiye) Kasrı bulunmaktadır. Beykoz Kasrı İstanbul’un en eski kasırlarından biridir. Mecidiye Kasrı olarak da adlandırılmasının nedeni Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa tarafından Sultan Abdülmecid’e armağan olarak yaptırılmaya başlanmış olmasıdır.1845 yılında inşaatına başlanan kasır Mehmed Ali Paşa’nın 1849 yılında vefatı üzerine oğlu Said Paşa tarafından 1854 yılında tamamlanmıştır. Kendisine armağan olarak yaptırılmasına rağmen Abdülmecid’in pek rağbet etmediği   kasır Sultan Abdülaziz tarafından yaz aylarında sık kullanılmıştır. Kasır ilerleyen dönemlerde resmi konukların ağırlandığı ve konakladığı yer olarak kullanılmıştır. Kare bir plan üzerine yapıl