TÜRKİYE'NİN EN İYİ ANTİK KENTLERİ
Ülkemiz antik kent zengini, adeta açık hava müzesi. Kimi fazlasıyla tanınıp geziliyor kiminin adını dahi duymadık.Sizler de benim gibi antik kentlere meraklıysanız işte ülkemizin en iyi on antik kenti. Tabii liste herkesin görüşüne göre değişebilir, buraya başka kentleri de ilave edebilirsiniz. Ama çoğunluğun kabul ettiği bu kentler diyelim. Peki ülkemizin en iyi antik kentleri nereleri;
1. Efes-İzmir
İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes
kenti'nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan
Cilalı Taş Devri'ne kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve
kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve
kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç çağları ve Hittitler'e ait
yerleşimler saptanmıştır. Hititler Dönemi'nde kentin adı Apasas'tır. M.Ö. 1050
yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti
Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen
Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300
yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini
yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000
kişilik nüfusa sahipti.
2.Sagalassos-Burdur
Sagalassos, Antalya'ya 110, Ispartaya 41 km uzaklıkta,
Burdur'un Ağlasun ilçesinin 7 km kuzeydoğusunda yer alan antik bir kenttir.
Antik Yunan'da Pisidya'nın başkenti olan bu şehrin çoğu
yapısı kısmen ayakta kalabilmiştir. Bunların en iyi durumda olanı ise tiyatro
bölümüdür.
Batı Toroslar'ın bir parçası olan Ağlasun dağının güney
eteklerinde, 1450–1700 m yükseklikteki meyilli bir arazi üzerine kurulu kentin
kalıntıları, doğu-batı yönünde 2.5 km, kuzey-güney yönünde ise 1,5 km'yi kapsayan
bir alana yayılır. İlk olarak, 1706'da Fransız gezgin Paul Lucas tarafından
keşfedilen Sagalassos'ta arkeolojik kazılar 1990'da başlatılmıştır.
Çeşmelerinin görkemiyle anılan Sagalassos, dünyanın en
yüksek rakımlı, 9.000 kişilik tiyatrosu ve kendine has kaya mezarlarıyla
bilinir. Sagalassos'ta bulunan ve Traian dönemine tarihlenen Ares, Herakles,
Hermes, Zeus, Athena ve Poseidon büstleri Antik Dönem heykeltıraşlığının önemli
örneklerinden sayılıyor. Ayrıca, içinde pek çok havuz bulunan Roma hamamının da
iki katı korunmuş şekilde günümüze kadar (2005) ulaşmıştır. Amaçlanan hedef
ise, yıkılan her türlü yapıyı yapay olarak tekrar yapıp eski Roma'yı ve o
zamanı anlatmaktır.
3.Pergamon-İzmir
Pergamon, günümüzde İzmir iline bağlı Bergama ilçesinin
merkezinin yerinde kurulu antik kentin adıdır. Pergamon, eski çağlarda Misya
bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi. MÖ 282-133 arasında da Pergamon
Krallığı'nın başkentiydi. Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan
Pergamos'tan gelir. Pergamos'un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele
geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de
Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş, zaferden sonra iki
kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir.
Yazılı belgelerde Pergamon'dan ilk kez MÖ 4. yüzyılın
başlarında söz edilir. Kent daha sonra Pergamon Krallığı'nın başkenti oldu. Bu
dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılarla yapıldı, kent kule ve surlarla
çevrildi. Pergamon, krallığın Roma'ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu'nun
sayılı kentlerinden biri olarak kaldı.
Eski kentin kalıntılarını, 1870'lerde Batı Anadolu'da
demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann buldu. Pergamon'da
ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 1878'de başlandı. Kazılar ve onarım
çalışmaları günümüzde de sürmektedir.
4.Afrodisias-Aydın
Afrodisias veya Aphrodisias ülkemizin en güzel ve mutlaka
görülmesi gereken antik kentlerinden..Prof. Kenan Erim'in hayatını adadığı ve
ölünce oraya gömülmeyi vasiyet ettiği Aphrodit'in ülkesi..Zamanında Roma'ya
kadar heykel satışlarının yapıldığı sanat okulu...
Afrodisias, Tanrıça Afrodit'e adanmış birçok eski çağ
kentinin ortak adı. Afrodisias (ya da Aphrodisias) adlı kentlerin en ünlüsü,
Anadolu'nun güneybatısında, eski Karia bölgesinde, günümüzdeki Aydın iline
bağlı Karacasu ilçesinin merkez bucağına bağlı Geyre köyünün bulunduğu
yerdeydi. Arkeolojik kazılar başladıktan sonra Geyre köyü taşınmıştır
M.Ö. 5. yüzyılda kurulan kent, Roma İmparatorluğu döneminde
gelişmiş, M.Ö. 1. yüzyıl ile M.S. 5. yüzyıllar arasında, başta heykelcilik
olmak üzere önemli bir sanat merkezi haline gelmiş, Afrodit tapınağıyla ve
Afrodit adına yapılan törenlerle ün salmıştır.
5.Perge-Antalya
Perge Antik Kenti, Geç Klasik, Helenistik ve ağırlıklı
olarak Roma İmparatorluk dönemleri bağlamında planlama açısından önem taşıyan
bir kenttir. Geç Klasik Dönem’de akropoliste uygulanan plan, Helenistik Dönem
içerisindeki genişlemeyle birlikte aşağı kente de taşınmıştır. Kent planlaması
çerçevesinde, aşağı kentin kuzey-güney eksenini oluşturan sütunlu cadde iyi
korunmuş bir örnek olarak dikkate değerdir. Diğer yandan, kuzey-güney
doğrultulu sütunlu caddeyi ortasından boylu boyunca kat eden su kanalı ise, bu
anlamda önemli bir tasarımdır. Kanal, kentteki dört anıtsal çeşme yapısı ve iki
büyük hamam ile beraber, sıcak Pamphylia ovasındaki Perge’ye bir “su kenti”
kimliği kazandırmıştır. Helenistik Dönem’de inşa edilen, Roma İmparatorluk
Dönemi ve Geç Antik Dönem’de onarım gören savunma sistemi Perge’yi öne çıkaran
bir diğer öğedir. Aşağı kentin etrafındaki sur duvarı, kuleler, bastionlar ve
kapılar büyük oranda ayaktadır. Akropolis surları da göz önüne alındığında
Perge, antik çağ askeri mimarisine dair değerli bir bilgi kaynağı olarak
belirmektedir. Perge Antik Kenti, yukarıda sayılan nitelikleri ile UNESCO Dünya
Miras Listesi’ne önerilmektedir.
6.Hattuşaş-Çorum
1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Hattuşa
(Çorum, Boğazköy), Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar
boyu çok önemli bir merkez olmuştur. Önceleri ilk sahipleri olan Hattiler
tarafından “Hattuş” olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten
sonra “Hattuşa” adını aldı. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara şehrinin kralı Anitta
tarafından alınan Hattuşa, yine Anitta tarafından yıkıldı. Yazılı kayıtlarda
Anitta ilk Hitit kralıdır. Yaklaşık yüzyıl kadar sonra şehir, I. Hattuşili
tarafından tekrar kurularak 400 yıldan uzun bir süre hüküm sürecek olan bir
uygarlığın başkenti haline getirildi. Günümüzde görülebilen ve büyük çoğunluğu
Büyük Kral IV. Tudhaliya dönemine ait olan kalıntılar arasında tapınaklar,
kraliyet konutları ve surlar bulunmaktadır.
7.Ani Harabeleri-Kars
Ani Harabeleri, Kars’ın Ermenistan sınırına yakın bir
bölgesinde bulunmaktadır. Ocaklı Köyü’nde, Arpaçayı boyu üzerindedir. Arpaçayı,
Aras Nehri’nin bir koludur ve Ani Kenti işte bu kolun Anadolu tarafında
bulunmaktadır.
Ani Kenti’nde bugüne kadar yaklaşık yirmi dört farklı
uygarlık hüküm sürmüştür. İpek Yolu üzerinde bulunmasından dolayı, ticari
açıdan zengin bir kent olmuştur.
Ani Harabeleri bulunduğu zemin sebebiyle üçgenimsi bir
şekilde inşa edilmiştir. Bunun nedeni ise yapıldığı arazi üzerinde daha sağlam
bir şekilde durmasının amaçlanmasıdır. Yedi giriş kapısı bulunan Ani
Harabeleri’nin en önemli kapıları; Kars Kapısı, Aslanlı Kapı ve Sarnıçlı
Kapılarıdır. Siyah renkli tüf taşından ve Horasan harcından yapılan bu büyük
eser, döneminde birçok savaş kuşatmasına karşı dimdik ayakta durabilmiştir. Ani
antik kentinde birçok sur, kale, kiliseler ve camiler bulunmaktadır.
8.Troya-Çanakkale
Troya, dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisidir.
Troya’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı
göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada
yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Troya’daki en erken
yerleşim katı M.Ö. 3000-2500 ile erken Tunç Çağı’na tarihlenmektedir, daha
sonra sürekli yerleşim gören Troya katmanları M.Ö. 85 – M.S. 8. yüzyıla
tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Troya, bulunduğu coğrafi konum
nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel
bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Troya ayrıca
gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege’deki diğer arkeolojik
alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak 1871’de Heinrich
Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C.W Blegen tarafından kazılmış olan bu
görkemli arkeolojik şehirde kazılar halen sürdürülmektedir.
9.Yesemek Açık Hava Müzesi-Gaziantep
Yesemek Açıkhava Müzesi, Gaziantep’in Islahiye ilçesine 23
km. uzaklıktaki Yesemek köyü yakınında bir tepenin güneydoğu yamacında yer
alır. Bu geniş yamaç dolarit olarak bilinen gri ve mor tonlardaki bazalt
kayalarla kaplıdır. Yesemek ilk olarak, 1890’li yıllarda Zincirli kazılarını
yapan Felix Von Luschan tarafından farkedilmiştir. İlk araştırma ve kazılar
Prof. Bahadır Alkım tarafından 1958-1961 yılları arasında yapılmış ve yaklaşık
200 kadar heykel ortaya çıkarılmıştır. Yesemek antik yakındoğuda bilinen en
büyük heykel atölyesidir. Taş ocağı önce İmparatorluk döneminde (M.Ö.
15-12.yy.) ve daha sonra da Sam’al Krallığı bünyesinde Geç Hitit döneminde
(M.Ö. 9-8.yy.) kullanılmaktaydı. Tepenin üst kesiminde kayaların çıkarıldığı
taş ocağının izleri halen görülmektedir. Yesemek kaynaklı heykellerin yakın
çevredeki birçok Hitit yerleşkesinde bulunması, burasının taş ocağı ve heykel
atölyesi olarak kullanıldığını doğrulamaktadır. İlhan Temizsoy tarafından
yürütülen son kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan heykel sayısı 300’ü
geçmesine rağmen daha birçoğunun toprak altında olduğuna inanılmaktadır. Yakın
zamanda kazı alanı Gaziantep Müzesi yönetimince bir açıkhava müzesi olarak
düzenlenmiştir.
10.Priene-Aydın
Priene, Samsun Dağı’nın güney yamacında, Söke ilçesinin 15
km güneybatısına kurulmuş önemli antik kentlerden biridir. 370 m. yükseklikte
sarp bir kaya üzerine kurulması saldırılara karşı koymada avantaj sağlamıştır.
Ayrıca yüksek bir yerde olması kentin farklı yönlerden de görülebilmesine imkan
sağlamaktadır. Miletos gibi Ion Birliğinin bir üyesi olduğu kabul edilen Priene
hakkındaki ilk bilgilere ise M.Ö. 7. yüzyıl ortalarında antik kaynaklarda
rastlanmaktadır.
Kentin en önemli yapıları arasında Demeter Tapınağı, Athena
Tapınağı, tiyatro, agora, Zeus Tapınağı, bouleuterion, Yukarı Gymnasion, Aşağı
Gymnasion, Mısır Tapınağı, Büyük İskender’in evi, Bizans klisesi, nekropol ve
konut alanları sayılabilir. 5000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.Ö. 350
yılında inşa edilmiştir. Tanrıça Athena için kentin en hakim yerine yapılan
tapınağın önünde Athena’nın altın ve fildişinden yapılan heykeli yer
almaktaydı. Tapınak sunağının günümüzde yalnız bir bölümü ayaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder