Kayıtlar

Mayıs, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İSTANBUL CAMİLERİ: BEZMİALEM VALİDE SULTAN CAMİİ

Resim
Gezi olaylarının meşhur camisi... Dolmabahçe Sarayı`nın güneyinde, sahilde yer alır. Dolmabahçe Camii, Sultan Abdülmecit`in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan tarafından başlatılıp ölümü üzerine Sultan Abdülmecit tarafından tamamlanan ve tasarımı Garabet Balyan`a ait olan bir yapıdır. Asıl adı Bezm-i Alem Valide Sultan Camii olan ama konumu nedeniyle Dolmabahçe Sarayı bütünü içinde düşünülüp birlikte anılan Dolmabahçe Camii, iki yılı aşkın bir yapım süreci sonunda 23 Mart 1855’te bir Cuma töreniyle ibadete açılmıştır. Barok üslubuyla yapılmış süslü camilerdendir. Saraya bitişik olduğu için, ön kısmına hünkar ile devlet ricalinin ibadet edebileceği, selamlık töreni ve buluşmaların yapılacağı iki katlı bir hünkar mahfili inşa edilmiştir. Osmanlı mimarisinde pek rastlanmayan yuvarlak pencere düzeni ve tavuskuşu kuyruğunu andıran biçimiyle ilginç bir eserdir. Tek şerefeli iki minaresi vardır. 27 Eylül 1948 gününden itibaren Deniz Müzesi olarak hizmet veren ibadethane, 27

YEŞİL TÜRBE

Resim
Yıldırım Bayezid ’in oğlu Sultan  Mehmet Çelebi  tarafından  1421  yılında yaptırılmıştır. Mimarı  Hacı İvaz Paşa ’ dır.  Bursa 'nın sembolü haline gelen yapı şehrin her yerinden görülebilecek bir konuma sahiptir.  I. Mehmet Çelebi  sağlığında türbeyi yaptırmış, 40 gün sonra da vefat etmiştir. Türbede Çelebi Sultan Mehmet ile oğulları Şehzade Mustafa, Mahmut ve Yusuf ile kızları Selçuk Hatun, Sitti Hatun, Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatuna ait olmak üzere toplam 8 sanduka bulunmaktadır. Dışardan bakıldığında tek katlı görünen türbe, sandukaların bulunduğu salon ve bunun altında yer alan beşik  tonuzlu  mezar odasıyla beraber iki katlıdır. Dış duvarlar turkuaz çinilerle kaplıdır. Türbenin içi, sandukalar, mihrab, duvarlar, cümle kapisi ile cephe kaplamaları da çiniden yapılmıştır. Kıbleye bakan mihrabı bir sanat eseridir. Buradaki çiniler  İznik  çiniciliğinin şaheser örnekleridir. Evliya Çelebi ’nin gezi yazılarında da türbe ile ilgili bilgi yer almaktadır. Ancak türbeyle

YOROS KALESİ

Resim
İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’den girişinde, Anadolu yakasında bir tepenin zirvesinde bir kale görülür. Bu, halk arasında Yoros Kalesi veya daha yaygın olarak Ceneviz Kalesi olarak adlandırılan ve Boğaz'ın girişini kontrol etmek için yapılan eski bir tahkimattır.  Yoros Kalesinin adını, Yunanca'da dağ, tepe anlamına gelen Oros'dan almış olabileceği düşünülür.Fakat en yaygın açıklamada, ilkçağda Karadeniz'e açılan gemilerin bu korkulu sularda selametle gidebilmeleri için onlara, tanrılardan “iyi rüzgarlar” tanrısı Zeus’un yardımcı olması gayesiyle burada yapılmış olan bir mabedden aldığı söylenir. Ayas, Uros terimlerinin halk dilinde Yoros'a dönüştüğü kabul edilegelmektedir. Kale, sanıldığı gibi bir Ceneviz, yani Cenova yapısı değildir. Duvar tekniği ve değişik yerlerinde rastlanan bazı alametlerden anlaşıldığına göre, bir Bizans inşaatıdır. Asya'dan gelen ve Karadeniz üzerinden Akdeniz'e ve Batı Avrupa kıyılarına ulaşan ticaret yolunu, 1

ANITKABİR

Resim
Anıtkabir , Türk Kurtuluş Savaşı'nın ve inkılaplarının önderi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün, Ankara Anıttepe'de ( eski adıyla Rasattepe ) bulunan anıt mezarıdır. Ayrıca dördüncü cumhurbaşkanı Cemal Gürsel de 1966 yılında devrim şehitleri bölümüne defnedilmiştir (6 Kasım 1981 tarihli Devlet Mezarlığı Kanunu 1.madde 2.fıkra gereğince, 27 Ağustos 1988'de çıkartıldı). 1973'den beri İsmet İnönü'nün kabri de Anıtkabir'dedir. Rasattepe (Anıttepe) Anıtkabir yapılmadan önce rasat (gözlem) istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe'nin ismi Rasattepe idi. 906 rakımlı bu tepede, MÖ. 12. yüzyılda Anadolu'da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı. Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı. Bu tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir. Anı

ARAP CAMİİ- İSTANBUL'DAKİ İLK CAMİ

Resim
   İSTANBUL'UN  İLK  VE TARİHİ CAMİİ  "ARAP CAMİİ" ARAP CAMİİ diye anılan bu eser; İstanbul’un Fethi için M.S. 717 yılında  gelmiş olan müslüman arap kumandanlarından ve sahabe evlatlarından teşekkül eden bir ordu başında MESLEME BİN ABDÜLMELİK adındaki komutan; BİZANS semalarına ilk Ezan-ı Muhammedi sesinin yükseldiği bir Camii yaptırmış ve adına da ARAP CAMİİ denilmiştir. Hicri 95 Senesinin Zilhicce ayında 15 Ağustos 717’de MESLEME; Karadan bir ordu, denizden kuvvetli bir donanma ile BİZANS’ı kuşattı. Muhasara bir yıl kadar devam etti. Bizans’ı alamamıştı ama Galata zaptedilmiş ve fethedilmişti. Mesleme ve İmparator LEON arasında varılan bir anlaşma sonucu Arap mescidi inşaa edilmiş ve ibadete açılmıştır. 7yıl kadar İstanbul’da kalmış olan Arap Müslüman Ordusu ibadetini burada yapmıştır. Daha sonra Şamda çıkan bir isyan üzerine Arap ordusunun Şam’a uzun bir süre sonra Dominiken Papaz ve Rahipleri burasını kilise haline sokmuş, şimdi minare olarak kullanılan çan