YOROS KALESİ





İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’den girişinde, Anadolu yakasında bir tepenin zirvesinde bir kale görülür. Bu, halk arasında Yoros Kalesi veya daha yaygın olarak Ceneviz Kalesi olarak adlandırılan ve Boğaz'ın girişini kontrol etmek için yapılan eski bir tahkimattır. 





Yoros Kalesinin adını, Yunanca'da dağ, tepe anlamına gelen Oros'dan almış olabileceği düşünülür.Fakat en yaygın açıklamada, ilkçağda Karadeniz'e açılan gemilerin bu korkulu sularda selametle gidebilmeleri için onlara, tanrılardan “iyi rüzgarlar” tanrısı Zeus’un yardımcı olması gayesiyle burada yapılmış olan bir mabedden aldığı söylenir. Ayas, Uros terimlerinin halk dilinde Yoros'a dönüştüğü kabul edilegelmektedir.


Kale, sanıldığı gibi bir Ceneviz, yani Cenova yapısı değildir. Duvar tekniği ve değişik yerlerinde rastlanan bazı alametlerden anlaşıldığına göre, bir Bizans inşaatıdır. Asya'dan gelen ve Karadeniz üzerinden Akdeniz'e ve Batı Avrupa kıyılarına ulaşan ticaret yolunu, 13. yy.'dan 15.yy.'ın ortalarına kadar ellerinde tutmaya çalışan Cenovalıların birkaç yerde gemilerine sığınak olmak üzere koloniler kurdukları bilinir. Bunlardan bir tanesi Kırım'da, Kefe'de, bir diğeri Anadolu kıyısında Amasra'da, en büyük ve önemlisi ise İstanbul'un karşısında Haliç girişinde, Galata’da idi. Ancak Cenovalılar veya halk dilinde söylendiği gibi Cenevizler, ticaretten başka bir şey düşünmeyen ve yapıcı olmayan bir topluluktu. Bizans’ın en zayıfladığı son yıllarda çok kısa bir süre için bu kaleyi de ele geçirmiş olabilirler. Fakat aşağıda belirtileceği gibi, kalenin esas yapımı Bizans işidir.

Bizans’ın son döneminde, daha 13.yy.'da Osmanlı Türk akıncıları Anadolu yakasında Boğaz kıyılarına İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'den girişinde, kadar inmeye başlamışlardı. Hatta bugünün şurada burada bazı ülkeler hesabına çarpışan "ücretli askerleri" gibi, Mareşal Boucicaut idaresindeki Fransız ve İspanyol kuvveti buralara kadar gelerek Bizans nam ve hesabına Türkler ile bu çevrede çarpışmışlardı. Yoros’un biraz daha kuzeydoğusunda olan Riva kalesinde kanlı bir çatışma ve burayı işgal etmiş olan Türk kuvveti katliama uğramıştır. Yoros kalesinin doğusundaki arazide de ''Şehitlik" denilen çok eski bir kabristan bulunuyordu.


Kalenin en yukarı kısmında, heybetli yarım yuvarlak iki burcun arasında, arkadaki araziye açılan bir kapısı vardır. Bu burçların dışarı bakan yüzlerinde işlenmiş salip ve bunun kolları arasında grek yazısı ile Hz. İsa'nın sıfatını ve adını belirten harfler görülür. Aynı girişin iç tarafında ise, yine mermer üzerine işlenmiş bir levha üzerinde takım grek harfleri vardır ki, bunlar ''despot Manuel'in unvan ve adını monogram halindeki harflerle belirtmektedir.
Yoros Kalesi, Osmanlı devrinin içlerinde Boğazı koruyan daha modern tabyalarının yapılması ile askeri önemini kaybetmiş ve bir mesire yeri durumuna girmiştir. Son birkaç yüzyıl içinde, bilhassa çok sıcak yaz aylarında halkın Karadeniz'in serin havasından faydalandığı bir piknik yeri olarak tanınıyordu.
Yoros Kalesi'nin bir Ceneviz yapısı olduğuna inanılır. Oysa değildir. Kulelerinden birinde görülen tuğladan harflerle yazılmış Grekçe kitabe, buranın Bizans inşaatı olduğunu gösterir. 14. yüzyılın başlarında, 1305'te kale, Şile Kalesi ile birlikte Türklerin eline geçmiş, ancak fazla bir süre elde tutulamamıştır. 1348'den itibaren de, Karadeniz ticaret yolu hakimiyetine sahip bulunan Cenevizliler buraya hakim olurlar. Fakat 14. yüzyılın sonlarında, Boğaziçi'nin Anadolu yakasına tamamen hakim olan Osmanlılar tarafından tekrar fethedilmiştir.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İLGİNÇ HİKAYELER,İLGİNÇ MEKANLAR "CİN DELİĞİ,CEHENNEM KAPISI HİERAPOLİS"

İSTANBUL'UN EN GÜZEL 10 SEYİR TEPESİ

MALTEPE BEŞÇEŞMELER