TÜRKİYE'NİN EN İYİ 10 ANTİK KENTİ
1.EFES
İzmir İli Selçuk
İlçesi sınırları içindeki antik Efes kenti'nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000
yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri'ne kadar
inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki
höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk
Tepesi'nde Tunç çağları ve Hittitler'e ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler
Dönemi'nde kentin adı Apasas'tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen
göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis
Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in
generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur.
Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya
eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa
sahipti.
2.SAGALASSOS
Sagalassos,
Antalya'ya 110, Ispartaya 41 km uzaklıkta, Burdur'un Ağlasun ilçesinin 7 km
kuzeydoğusunda yer alan antik bir kenttir.
Antik Yunan'da
Pisidya'nın başkenti olan bu şehrin çoğu yapısı kısmen ayakta kalabilmiştir.
Bunların en iyi durumda olanı ise tiyatro bölümüdür.
Batı Toroslar'ın bir
parçası olan Ağlasun dağının güney eteklerinde, 1450–1700 m yükseklikteki
meyilli bir arazi üzerine kurulu kentin kalıntıları, doğu-batı yönünde 2.5 km,
kuzey-güney yönünde ise 1,5 km'yi kapsayan bir alana yayılır. İlk olarak,
1706'da Fransız gezgin Paul Lucas tarafından keşfedilen Sagalassos'ta
arkeolojik kazılar 1990'da başlatılmıştır.
Çeşmelerinin
görkemiyle anılan Sagalassos, dünyanın en yüksek rakımlı, 9.000 kişilik
tiyatrosu ve kendine has kaya mezarlarıyla bilinir. Sagalassos'ta bulunan ve
Traian dönemine tarihlenen Ares, Herakles, Hermes, Zeus, Athena ve Poseidon
büstleri Antik Dönem heykeltıraşlığının önemli örneklerinden sayılıyor. Ayrıca,
içinde pek çok havuz bulunan Roma hamamının da iki katı korunmuş şekilde
günümüze kadar (2005) ulaşmıştır. Amaçlanan hedef ise, yıkılan her türlü yapıyı
yapay olarak tekrar yapıp eski Roma'yı ve o zamanı anlatmaktır.
3.PERGAMON
Pergamon, günümüzde
İzmir iline bağlı Bergama ilçesinin merkezinin yerinde kurulu antik kentin
adıdır. Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi.
MÖ 282-133 arasında da Pergamon Krallığı'nın başkentiydi. Pergamon adı, bir
söylence kahramanı olan Pergamos'tan gelir. Pergamos'un, Teuthrania kralını öldürdükten
sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye
göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş, zaferden
sonra iki kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion
adını vermiştir.
Yazılı belgelerde
Pergamon'dan ilk kez MÖ 4. yüzyılın başlarında söz edilir. Kent daha sonra
Pergamon Krallığı'nın başkenti oldu. Bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi
yapılarla yapıldı, kent kule ve surlarla çevrildi. Pergamon, krallığın Roma'ya
bağlanmasından sonra da Batı Anadolu'nun sayılı kentlerinden biri olarak kaldı.
Eski kentin
kalıntılarını, 1870'lerde Batı Anadolu'da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman
mühendis Carl Humann buldu. Pergamon'da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da
1878'de başlandı. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürmektedir.
4.AFRODİSİAS
Afrodisias veya
Aphrodisias ülkemizin en güzel ve mutlaka görülmesi gereken antik
kentlerinden..Prof. Kenan Erim'in hayatını adadığı ve ölünce oraya gömülmeyi
vasiyet ettiği Aphrodit'in ülkesi..Zamanında Roma'ya kadar heykel satışlarının
yapıldığı sanat okulu...
Afrodisias, Tanrıça
Afrodit'e adanmış birçok eski çağ kentinin ortak adı. Afrodisias (ya da
Aphrodisias) adlı kentlerin en ünlüsü, Anadolu'nun güneybatısında, eski Karia
bölgesinde, günümüzdeki Aydın iline bağlı Karacasu ilçesinin merkez bucağına
bağlı Geyre köyünün bulunduğu yerdeydi. Arkeolojik kazılar başladıktan sonra
Geyre köyü taşınmıştır
M.Ö. 5. yüzyılda
kurulan kent, Roma İmparatorluğu döneminde gelişmiş, M.Ö. 1. yüzyıl ile M.S. 5.
yüzyıllar arasında, başta heykelcilik olmak üzere önemli bir sanat merkezi
haline gelmiş, Afrodit tapınağıyla ve Afrodit adına yapılan törenlerle ün
salmıştır.
(Resim alıntıdır)
5.PERGE
Perge Antik Kenti,
Geç Klasik, Helenistik ve ağırlıklı olarak Roma İmparatorluk dönemleri
bağlamında planlama açısından önem taşıyan bir kenttir. Geç Klasik Dönem’de
akropoliste uygulanan plan, Helenistik Dönem içerisindeki genişlemeyle birlikte
aşağı kente de taşınmıştır. Kent planlaması çerçevesinde, aşağı kentin
kuzey-güney eksenini oluşturan sütunlu cadde iyi korunmuş bir örnek olarak
dikkate değerdir. Diğer yandan, kuzey-güney doğrultulu sütunlu caddeyi
ortasından boylu boyunca kat eden su kanalı ise, bu anlamda önemli bir
tasarımdır. Kanal, kentteki dört anıtsal çeşme yapısı ve iki büyük hamam ile
beraber, sıcak Pamphylia ovasındaki Perge’ye bir “su kenti” kimliği
kazandırmıştır. Helenistik Dönem’de inşa edilen, Roma İmparatorluk Dönemi ve
Geç Antik Dönem’de onarım gören savunma sistemi Perge’yi öne çıkaran bir diğer
öğedir. Aşağı kentin etrafındaki sur duvarı, kuleler, bastionlar ve kapılar
büyük oranda ayaktadır. Akropolis surları da göz önüne alındığında Perge, antik
çağ askeri mimarisine dair değerli bir bilgi kaynağı olarak belirmektedir.
Perge Antik Kenti, yukarıda sayılan nitelikleri ile UNESCO Dünya Miras
Listesi’ne önerilmektedir.
(Resim alıntıdır)
6.HATTUŞAŞ ÇORUM
1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Hattuşa
(Çorum, Boğazköy), Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar
boyu çok önemli bir merkez olmuştur. Önceleri ilk sahipleri olan Hattiler
tarafından “Hattuş” olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten
sonra “Hattuşa” adını aldı. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara şehrinin kralı Anitta
tarafından alınan Hattuşa, yine Anitta tarafından yıkıldı. Yazılı kayıtlarda
Anitta ilk Hitit kralıdır. Yaklaşık yüzyıl kadar sonra şehir, I. Hattuşili
tarafından tekrar kurularak 400 yıldan uzun bir süre hüküm sürecek olan bir
uygarlığın başkenti haline getirildi. Günümüzde görülebilen ve büyük çoğunluğu
Büyük Kral IV. Tudhaliya dönemine ait olan kalıntılar arasında tapınaklar,
kraliyet konutları ve surlar bulunmaktadır.
7.ANİ HARABELERİ KARS
Ani Harabeleri,
Kars’ın Ermenistan sınırına yakın bir bölgesinde bulunmaktadır. Ocaklı
Köyü’nde, Arpaçayı boyu üzerindedir. Arpaçayı, Aras Nehri’nin bir koludur ve
Ani Kenti işte bu kolun Anadolu tarafında bulunmaktadır.
Ani Kenti’nde bugüne
kadar yaklaşık yirmi dört farklı uygarlık hüküm sürmüştür. İpek Yolu üzerinde
bulunmasından dolayı, ticari açıdan zengin bir kent olmuştur.
Ani Harabeleri
bulunduğu zemin sebebiyle üçgenimsi bir şekilde inşa edilmiştir. Bunun nedeni
ise yapıldığı arazi üzerinde daha sağlam bir şekilde durmasının amaçlanmasıdır.
Yedi giriş kapısı bulunan Ani Harabeleri’nin en önemli kapıları; Kars Kapısı,
Aslanlı Kapı ve Sarnıçlı Kapılarıdır. Siyah renkli tüf taşından ve Horasan
harcından yapılan bu büyük eser, döneminde birçok savaş kuşatmasına karşı
dimdik ayakta durabilmiştir. Ani antik kentinde birçok sur, kale, kiliseler ve
camiler bulunmaktadır.
8.TROYA ÇANAKKALE
Troya, dünyadaki en
ünlü antik kentlerden birisidir. Troya’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak
3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların
buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi
sağlamaktadır. Troya’daki en erken yerleşim katı M.Ö. 3000-2500 ile erken Tunç
Çağı’na tarihlenmektedir, daha sonra sürekli yerleşim gören Troya katmanları
M.Ö. 85 – M.S. 8. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Troya,
bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer
bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol
üstlenmiştir. Troya ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve
Ege’deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak
1871’de Heinrich Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C.W Blegen tarafından
kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılar halen sürdürülmektedir.
(Resim alıntıdır)
9.YESEMEK GAZİANTEP
Yesemek Açıkhava Müzesi, Gaziantep’in Islahiye ilçesine 23
km. uzaklıktaki Yesemek köyü yakınında bir tepenin güneydoğu yamacında yer
alır. Bu geniş yamaç dolarit olarak bilinen gri ve mor tonlardaki bazalt
kayalarla kaplıdır. Yesemek ilk olarak, 1890’li yıllarda Zincirli kazılarını
yapan Felix Von Luschan tarafından farkedilmiştir. İlk araştırma ve kazılar
Prof. Bahadır Alkım tarafından 1958-1961 yılları arasında yapılmış ve yaklaşık
200 kadar heykel ortaya çıkarılmıştır. Yesemek antik yakındoğuda bilinen en
büyük heykel atölyesidir. Taş ocağı önce İmparatorluk döneminde (M.Ö.
15-12.yy.) ve daha sonra da Sam’al Krallığı bünyesinde Geç Hitit döneminde
(M.Ö. 9-8.yy.) kullanılmaktaydı. Tepenin üst kesiminde kayaların çıkarıldığı
taş ocağının izleri halen görülmektedir. Yesemek kaynaklı heykellerin yakın
çevredeki birçok Hitit yerleşkesinde bulunması, burasının taş ocağı ve heykel
atölyesi olarak kullanıldığını doğrulamaktadır. İlhan Temizsoy tarafından
yürütülen son kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan heykel sayısı 300’ü
geçmesine rağmen daha birçoğunun toprak altında olduğuna inanılmaktadır. Yakın
zamanda kazı alanı Gaziantep Müzesi yönetimince bir açıkhava müzesi olarak
düzenlenmiştir.
10.PRİENE
Priene, Samsun
Dağı’nın güney yamacında, Söke ilçesinin 15 km güneybatısına kurulmuş önemli
antik kentlerden biridir. 370 m. yükseklikte sarp bir kaya üzerine kurulması
saldırılara karşı koymada avantaj sağlamıştır. Ayrıca yüksek bir yerde olması
kentin farklı yönlerden de görülebilmesine imkan sağlamaktadır. Miletos gibi
Ion Birliğinin bir üyesi olduğu kabul edilen Priene hakkındaki ilk bilgilere
ise M.Ö. 7. yüzyıl ortalarında antik kaynaklarda rastlanmaktadır.
Kentin en önemli
yapıları arasında Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı, tiyatro, agora, Zeus
Tapınağı, bouleuterion, Yukarı Gymnasion, Aşağı Gymnasion, Mısır Tapınağı,
Büyük İskender’in evi, Bizans klisesi, nekropol ve konut alanları sayılabilir.
5000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.Ö. 350 yılında inşa edilmiştir. Tanrıça
Athena için kentin en hakim yerine yapılan tapınağın önünde Athena’nın altın ve
fildişinden yapılan heykeli yer almaktaydı. Tapınak sunağının günümüzde yalnız
bir bölümü ayaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder