İLGİNÇ HİKAYELER,İLGİNÇ MEKANLAR "AHİ ÇELEBİ CAMİİ"



Yüzlerce yıl Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapan İstanbul haliyle camiler şehri özelliğini de taşımaktadır.Padişahlar,aileleri,paşalar ya da şehrin ileri gelenleri şanlarına yakışır camilerle süslemişlerdir şehri.Bunlardan bazıları hemen akla gelen en çok merak edilen gezilen meşhur camilerdir.Bazıları da kıyıda köşede kalmış ziyaretçilerini beklemektedir.

Bu camilerden çoğunun da meraklısına anlatacağı ilginç hikayeleri vardır.Bunlardan biri de Eminönün’nde sur içinde yer alan Ahi Çelebi Camiidir.



Ahi Çelebi Camii, Yoğurtçular Camisi, Yemişçiler Camisi veya Kanlı Fırın Mescidi; İstanbul Suriçi Eminönü sahilinde Yoğurtçular sokağında 1480 tarihinde Fatih Darülşifası hekimbaşısı Ahi Çelebi tarafından inşa ettirilmiştir. Cami, İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin arkasında, sahilde Yoğurtçular sokağındadır. Caminin inşa kitabesi olmadığı için yapım tarihi kesin değildir. Devir özellikleri itibariyle 1480 tarihinde inşa edildiği var sayılmaktadır. Camiyi Ahi Ahmet Çelebi'nin doktorluktan kazandığı parayla 1480 yılında yaptırdığını, Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde camiyi ''helal para ile yapılmış cami'' olarak anlatmıştır.




MİMARİ YAPI:
Caminin mimari planı dikdörtgendir. Tuğladan inşa edilmiş dört sivri kemer üzerinde kubbe taşınmaktadır. Cami tek bir merkezi kubbeyle örtülmüştür. Caminin kubbesi ve çatı sistemi kurşun ile kaplanmıştır. Merkezi kubbe mihrapta ve giriş üzerinde duvarlar tarafından taşınır. Mekan iki yana doğru birer ayak ve iki kemerle büyütülmüştür. Kubbeyi taşıyan dört ana kemer kırmızı ve beyaz renkli taşlarla örülmüş olup harim mekanına bir etki yaratmıştır.

CAMİNİN İLGİNÇ HİKAYESİNE GELİNCE;
Bu cami Evliya Çelebi'nin "şefaat ya Rasulullah" yerine "seyahat ya Rasulullah" rüyasını gördüğü camidir. Bunun üzerine ünlü seyyahın  ömrünü  gezmekle geçirdiği anlatılır.

“Çelebi'nin anlatımına göre, rüyasında yanına biri gelir ve kendisinin Sa'd bin Ebi Vakkas olduğunu söyler, bu kişinin  'Birazdan buraya bütün peygamberlerin ruhları, bütün sahabe, bütün alimlerin ruhları gelecek en sonunda Peygamber Efendimiz, torunları Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin, Ehlibeyt ve Oniki İmam bu camiye gelip sabah namazı kıldırıp gidecek'' der.

Yine hikayeye göre Hazreti Peygamber'in girdiği caminin nurla kaplanır, Hazreti Peygamber sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra Evliya Çelebi'ye ''kamet getir'' der.


Evliya Çelebi, 'Kalkıyorum Peygamberimiz'in yüzü kapalıydı, yüzünü açtı, o kadar güzel, o kadar heybetliydi ki birden hıçkırarak ağlamaya başladım' diyor. 'Resulullah'ın elini öptüm, bir büyükten ne istenmesi gerekiyorsa ben de onu yaptım' diye anlatıyor. 'Şefaat ya Resulullah' diyecektim, fakat heyecandan dilim sürçtü şefaat yerine 'seyahat ya Resulullah' dedim. Benim bu dil sürçmem Peygamber Efendimiz'in hoşuna gitti ve tebessüm ederek 'Şefaatim hak, seyahatin de mübarek olsun' dedi ve 'El Fatiha' diyerek camiden çıktı' diyor. Peygamber çıktıktan sonra Sa'd bin Ebi Vakkas camide en sona kaldı ve dedi ki 'Bak Evliya Çelebi, Peygamber'in şefaatini aldın, seyahat müsaadesi de aldın ve dünyayı gezmeye buradan başlayacaksın. Dünyayı ilk gezmeye sevgili İstanbul'cağızımızdan başla' diyor.''



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İLGİNÇ HİKAYELER,İLGİNÇ MEKANLAR "CİN DELİĞİ,CEHENNEM KAPISI HİERAPOLİS"

İSTANBUL'UN EN GÜZEL 10 SEYİR TEPESİ

MALTEPE BEŞÇEŞMELER