KADERİNE TERK EDİLEN GÜZELLİKLERİMİZ BORNOVA PATERSON KÖŞKÜ































Bornova Mustafa Kemal Caddesi boyunca yürürken sol tarafınızda metruk bir bina karşılar sizi. Yıkık dökük haliyle bile geçmiş yıllardaki ihtişamını sunar gözlere. Bir çoğunuz ismini duymuşsunuzdur Paterson köşkünün. Bir zamanlar mutlulukların, aşkın ve ihtişamın yaşandığı köşk şimdi görkemli görüntüsünü kavuşacağı günleri bekler gibi.

Muhteşem köşkün tarihini ve geçmişini bilmeyenler bile zamanında ne kadar görkemli olduğunu bugünkü viran halinden anlayabilirler. Oldukça geniş alana yayılan köşk turizme kazandırılıp değerlendirilebilir. Bornova ve İzmir için çok çekici bir yer olabilir. 

Peki Paterson kimdir? Köşkün tarihçesi nedir, bir bakalım;

John Paterson İskoçya’da yaşayan bir buğday tüccarıdır. 1859 yılında İzmir’e gelir, değişik işlerle uğraştıktan sonra madencilik alanında başarıya ulaşır. Fethiye yöresindeki krom madenlerini keşfeden kişi olarak tarihe geçer.Bu sayede Osmanlılardan aldığı imtiyazlarla da kısa sürede zenginleşir ve İzmir’in en varlıklı Levantenleri arasına girer.

Önce Buca’ya sonra da Bornova’ya yerleşen Mr.Paterson 1860 yılında ihtişamlı köşkü yaptırır. Paterson ailesi 1960 lara kadar yüz yıl köşkte yaşamlarını sürdürürler.

Büyük bölümü iki katlı olarak inşa edilmiş 38 odalı malikanenin batı tarafı daha gösterişli planlanmış, çoğunlukla misafirlere, eğlencelere göre düzenlenmiş gösterişli kısımdır. Doğu tarafı aileye özel planlamış ve daha sade tutulmuştur. Binanın doğu uzantısı aileye has küçük bir şapelle tamamlanmıştır.

Bu ihtişamlı köşkte 19. yy sonları ve 20. yy başlarında İzmir’de yaşayan Levantenler için görkemli eğlenceler, partiler, balolar düzenlenmiş hatta bu amaçla köşkün değişik yerlerine 7 adet piyano yerleştirilmiş, muhteşem mobilyalar ve avizelerle süslü oyun ve bilardo salonları hazırlamıştır.

Ata ve diğer hayvanlara meraklı olan Mr.Paterson bu geniş arazinin bir bölümünü yarış atı yetiştirmek için hara haline getirmiş, arazinin bazı yerlerinde de domuz ve hindi yetiştirme alanlar oluşturmuştur.
Bugün kalıntıları görülebileceği gibi bahçenin değişik yerlerine kameriyeler yerleştirilmiştir.

Bu ihtişam Birinci Dünya Savaşı yıllarına kadar sürmüştür.Savaş yıllarında önce çalışan hizmetkar sayısı 60 tan 18 e indirilmiş, savaş yıllarında büyük paralar kaybeden aile köşkün bakımı ile ilgilenemez olmuştu. 9 Eylül 1922 tarihi öncesinde yaşanabilecek gelişmelerden endişe duyan aile Midilli Adası’na gitmiş evi hizmetkarlarına bırakmıştır.İzmir’de Türk otoritesininsağlanmasından sonra geri dönmüşler ve malikanelerinin sapasağlam kaldığını görmüşlerdir.


Paterson ailesinden kalan son bireyler 1963 yılına kadar burada yaşamlarını sürdürmüşlerdir.1963 yılında evin son bireyleri İngiltereye göç ederek, evi NATO mensuplarına kiraya verilmiştir. NATO mensuplarınca ofis ve lojman olarak kullanılan ev, 1973 yılında oğul Gerald PATERSON tarafından bir halı fabrikası sahibine satılmıştır. Malikane bir halı fabrikasına dönüştürüldü, ağır dokuma tezgahları binaya fazlasıyla zarar vermişlerdir.

1986 yılında tinerciler tarafından çıkarılan bir yangın binanın ana yapısını ve batı kanadını neredeyse yok etmiş, doğu kanadına ise zarar vermiştir. Paterson Köşkünü yok eden sadece bu yangınlar olmamış, dönemin belediye başkanı tarafından duvarları yıktırılmış, hırsızlar tarafından içindeki halı, mobilya, avize ve şömineler, masalar bir bir çalınmıştır.

1991 yılında Kültür Bakanlığı tarafından restorasyon çalışmaları başlatılmış fakat restorasyon bitirilmeden yarım bırakıldığı gibi köşkü şarapçıların, tinercilerin mekanı olmaktan kurtaramamış, kullanılan malzeme ise özgün mimari ile alakası olmayan kötü bir restorasyon çabasından öteye gitmemiştir. Anıtlar Yüksek Kurulu'nun onayı ile de çevresindeki 54 bin metrekarelik alanda Büyükşehir Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi yapılmıştır

Kültür Bakanlığı, Peterson Köşkü'nün kullanım hakkını 49 yıllığına İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne kiralamıştır. Ama hala bir harabe halinde durmaktadır. Şimdi bu tarihi değer taşıyan köşkün bir an önce restorasyonunun yapılıp turizme kazandırılması veya değişik amaçlarla kullanıma açılması doğru olmaz mı?






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İLGİNÇ HİKAYELER,İLGİNÇ MEKANLAR "CİN DELİĞİ,CEHENNEM KAPISI HİERAPOLİS"

İSTANBUL'UN EN GÜZEL 10 SEYİR TEPESİ

MALTEPE BEŞÇEŞMELER