ASPENDOS "Antik Çağ'dan günümüze ulaşmış en güzel tiyatro"
Aspendos, Serik ilçesinin 8 kilometre doğusunda,
Köprüçayı'nın dağlık bölgesinden düzlüğe ulaştığı yerde M.Ö. 10. yüzyılda
Akalar tarafından kurulmuş ve antik devrin mamur zengin kentlerinden biridir.
Buradaki Tiyatro M.S. 2. yüzyılda Romalı'lar tarafından inşa edilmiştir. Kent
biri büyük, biri küçük iki tepe üzerine kurulmuştur.
Aspendos'un en önemli yapısı tiyatrosudur. Antik tiyatrolar
arasında en iyi şekilde korunanarak gelmiş bir açık hava tiyatrosudur. Bu
tiyatro Anadolu'daki Roma Tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en
eski ve sağlam bir örneğidir. Mimarı Aspendos'lu Theodorus'un oğlu Zenon'dur.
Antonius Piu zamanında yapımına başlanmış Marcus Aurelius zamanında
tamamlanmıştır (138-164). Tiyatro, kentin yerli tanrıları ile imparator
ailesine sunulmuştur.
Antalya – Alanya karayoluna dönen yolun sonunda en görkemli,
aynı zamanda işlevsel açıdan en iyi tasarlanmış ve en eksiksiz Roma tiyatrosu
örneği ile karşılaşılır. Yapı, Yunan geleneğine uygun olarak bir tepedeki
bayıra yapılmıştır. Günümüzde ziyaretçiler yapıya epey sonra inşa edilen ön
cephedeki kapıdan girerler. Aslında orijinal giriş, sahne binasının iki
ucundaki tonozlu paradoslardandır. Caeva yarım daire şeklindedir ve geniş bir
diazoma ile ikiye bölünmüştür. Yukarda 21, aşağıda 20 oturma sırası vardır.
Seyircilerin güçlük çekmeden yerlerine oturabilmesi için
dolaşım kolaylığı sağlamak amacıyla giderek yayılan merdivenler yapılmıştır,
aşağı bölümde orkestra seviyesinden başlayan merdiven sayısı 10 iken bu sayı
yukarıda diazomanın üst başlangıcında 21’dir. Daha sonraki bir tarihte
yapıldığı düşünülen 59 kemerli galeri, üst caeva’nın bir ucundan diğer ucuna
uzanır. Mimari açıdan bakıldığında diazomanın tonozlu galerisi üst caeva’yı
destekleyen bir alt yapıdır. Protokolün genel kuralı olarak caeva’nın her iki
tarafındaki girişlerin üzerinde bulunan localar imparatorluk ailesine ve
kendilerini Roma’nın yürek tanrısı Vesta’ya adamış kutsal bakirelere
ayrılmıştır. Orkestradan başlayıp yukarı çıkarak, ilk sıra senatörlere,
yargıçlara ve büyükelçilere, ikinci sıra ise şehrin diğer ileri gelenlerine
ayrılmıştır. Diğer kısımlar tüm vatandaşlara açıktır. Kadınlar genellikle
galerinin altındaki üst sıralarda otururlardı. Cavea’nın üst kısmındaki
oturulacak belirli yerlere yontulmuş isimlerden buraların da belli kişilere
ayrıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Tiyatronun oturma kapasitesini kesin olarak
belirlemek imkansız olsa da 10.000 – 12.000 kişilik oturma kapasitesine sahip
olduğu söylenir. Son yıllarda düzenlenen Antalya Film ve Sanat Festivali
kapsamında tiyatroda verilen konserlerde tiyatroya 20.000 seyircinin
alınabildiği görülmüştür.
Hiç şüphesiz tiyatronun en dikkat çekici öğesi sahne
binasıdır. Yığma taştan yapılan iki katlı bu binanın alt katında, sanatçıların
sahneye çıkışlarını sağlayan beş kapı vardır. Ortada porta regia olarak bilinen
büyük kapı ve bunun iki yanında da porta hospitales olarak bilinen iki küçük
kapı vardır. Orkestranın hizasındaki küçük kapılar ise, vahşi hayvanların saklı
tutulduğu yerlere açılan uzun koridorlara aittir. Kalan parçalardan,
duvarlardaki nişler ve bina formundaki küçük yapıların içine üçgen ve yarım
daire biçimindeki küçük süs çatılar (pediment) altında heykeller
yerleştirildiği anlaşılmaktadır.
Sütunlu üst kattın ortasındaki pediment’te şarap tanrısı,
tiyatroların kurucusu ve koruyucusu olan Dionysos’un kabartması vardır. Sahne
binası cephesinin bazı bölümlerinde görülebilen beyaz sıvanın üzerindeki
kırmızı zikzak motifler, Selçuklu dönemine aittir. Sahne binasının üst kısmı
oldukça süslü ahşap bir çatı ile örtülmüştür.
Aspendos’taki tiyatro olağanüstü akustiğiyle de meşhurdur.
Orkestranın ortasında çıkartılan en ufak bir ses bile en üst sıradaki
galerilerden rahatça duyulabilir. Zengin bir kültürel mirasın ortasında yaşayan
Anadolu asilzadeleri şehirlerle ve onların etrafında bulunan anıtlarla ilgili
hikayeler yaratmışlardır. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu hikayelerden biri
Aspendos Tiyatrosu ile ilgilidir. Buna göre; Aspendos Kralı, şehre kimin en
fazla hizmet sunabileceğini görmek için bir yarışma düzenleyeceğini ve
kazananın kızı ile evlenebileceğini ilan eder. Bunu duyan sanatkarlar son hız
çalışmaya koyulurlar. Nihayet karar günü geldiğinde, kral herkesin çabasını bir
bir inceler ve iki aday seçer. Bu adaylardan birincisi, şehre su kemerleri yolu
ile çok uzak mesafelerden su getiren bir sistemi kurmayı başarmıştır. İkinci
aday ise tiyatroyu inşa etmiştir. Kral birinci adaydan yana karar vermek üzere
iken tiyatroya bir daha bakması istenir. Tiyatronun en üst galerisi civarında
gezinirken nereden geldiği belli olmayan bir sesin derinden ve defalarca
“Kralın kızı bana verilmeli.” dediğini duyar. Büyük bir şaşkınlık yaşayan kral,
sesin nereden geldiğini arar ancak kimseyi bulamaz. Bu kişi, tabii ki,
yarattığı şaheserin akustiği ile övünen ve sahnede çok kısık bir sesle konuşan
tiyatronun mimarının ta kendisidir. Sonunda güzel kızı mimar kazanır ve düğün
töreni de bu tiyatroda yapılır.
Bu arada Aspendos Antik tiyatrosunu görmeyi planlayanlar birkaç günlük program yapmak zorundalar. Çünkü yakın çevresinde; Perge, Side gibi antik kentlerle Düden ve Manavgat Şelaleleri de mutlaka listeye alınmalı..Tabii Antalya ve Alanya'da unutulmadan..
Yorumlar
Yorum Gönder