KARİYE MÜZESİ
Kariye Müzesi İstanbul'da Karagümrük semtinde Edirnekapı
bölümünde bulunan müzedir. Bizans döneminde kilise, fetihten sonra ise cami
olarak kullanılmış tarihi bir yapıdır.
Kariye (Chora) Kilisesi, 6. yüzyıla kadar giden bir geçmişe
sahiptir. Günümüze ulaşmış hali Osmanlı döneminde ve 20. yüzyılin ikinci
yarısında geçirdiği onarımların sonucudur. Daha önceleri kilise çevresinde,
manastır kompleksi de ihtiva etmekteyken bu yapılar geçen zamana
dayanamamışlardır.
İlk önce manastır olarak 534 yılında Justinianus döneminde
Aziz Teodius tarafından yapılmıştır. 11. yüzyılda I. Aleksios’un kayınvalidesi
Maria Dukaina tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. 1204-1261 yıllarındaki
Latin istilasinda harap olan manastır Teodor Metokhites tarafından 14. yüzyılda
onarılmıştır. Dış narteks ve parekklesion bu dönemde yapıya eklenmiştir.
(Metokhites Parekklesion’u kendisi için inşa etmiştir ve mezarı da kilisenin
girişinde mermer Bir taşla belirlenmiş olan yerdedir.)
Yapının önemi, Bizans İmparatorluğu'nun imparatorluk sarayi
ve devlet idare merkezinin, Haliç kıyısında, surlara yakın bir yerde
konumlanmış olan "Blackhernai Sarayı"na taşınmasıyla artmıştır.
1296’daki büyük depremden sağ olarak çıkmıştır. Bina Fatih Sultan Mehmet’in
İstanbul’u fethinden 50 yil kadar sonra 1511 yılında Sultan II. Beyazit
sadrazamlarindan olan Atik Ali Pasa tarafindan camiye tevdi edilmiştir ve
"Atik Ali Paşa Camii" veya "Kariye Camii" olarak
anilagelmistir. Bu donusturme sirasinda bu eski kilisenin duvaralari uzerinde bulunan
mozayik ve freskler siva ile kaplanmistir. Fakat cami olarak yapiya sadece
köşesindeki minare ve içerde güneydoğu köşesindeki mihrap eklenmiş ve yapinin
orjinalliğinin korunmasına çalışılmıştır.
20. yuzyilda bu camii kapatilmistir. Birlesik Amerika'daki
"Amarika Bizans Enstitusu (Byzantine Institute of America)" ve
"Bizans Incelemelri icin Dumbarton Oaks Merkezi (Dumbarton Oaks Center for
Byzantine Studies)" bu camideki sivalar altinda kalmis mozayik ve
fresklerin ve cok kere zelzeleden zarar gorup restore edilmis yapinin
restorasyonu icin calismalara sponsorluk vermislerdir. Bu restorasyon
calismalari bu Amerikan akademik kurumlari mensuplari olan Thomas Whittemore ve
Paul A. Underwood idaresi altinda baslatilmistir. 1948'den 1958'e kadar yapılan
çalışmalar sonucunda tüm mozaik ve freskler ortaya çıkarılmıştır. Yapı 1956’ds
acilan "Kariye Müzesi" olarak gunumuzde de hizmet vermektedir.
Kariye Kilisesi, tipik Bizans yapısıdır. Dışarıdan tuğla
duvarlarıyla oldukça sade görünmekle birlikte içi en süslü kiliselerden
biridir. Güney cephede uzanan dar uzun tek nefli bir şapel olan
"parekklesion" bir bodrum uzerine yapılmıştır. Üstü kısmen kubbe,
diğer kısımları tonozla örtülüdür. Tek apsisi vardır. Bütün batı cephesi
boyunca uzanan dış narteks bugünkü cepheyi oluşturur. Yapının orta mekanını
örten kubbe yüksek kasnaklıdır. Osmanlı döneminde onarım görmüştür ve ahşaptır.
Dış cephelerde yuvarlak kemerler, yarım payeler, nişler ve taş tuğla örgü
sıraları ile plastik ve hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Doğu cephesi dışa
taşkın apsislerle bitmektedir. Orta apsis dıştan yarım kemerli bir
"payanda" ile desteklenmiştir. Bu payanda, gotik mimarlıkta yaygın
olarak kullanılan bir destek ögesidir. Haç tonozların, yük etkisiyle sütun,
paye gibi taşıyıcı destekleri iterek yıkılmalarını önleme amaçlıdır. Yarım
kemer biçimlidir, dıştan destek sağlar.
Esas ibadet mekanı işlevini gören "naos", yapının
merkezinde yer alır. Naos pandantifler ile geçilen bir kubbeyle örtülüdür.
Naosun doğu uzantısı, "sunak masası"nın yer aldığı "bema"
ya da kutsal mekandır. Bema’nın iki yanında "pastoforium" yer alır.
Şükran ayininin hazırlandığı kuzey şapel "prothesis", giyinme odası
olarak kullanılmış güney şapel "diakonikon" olarak adlandırılır. 14.
yüzyıldan itibaren "diakonikon" özel şapel işlevi görmüştür.
İki katlı kuzey ek bölüm naosa birleşir. Geçiş niteliğindeki
alt katı giyinme odası olarak kullanılmış olabilir. Manastır kütüphanesini
barındıran ve naosa bir pencere ile açılan üst katı büyük olasılıkla kurucunun
çalışma mekanıdır.
Batıda, mozaiklerle süslü iki geniş "narteks" yer
almaktadır. Özgün planında güneybatı köşesinde bir çan kulesinin yer aldığı dış
"narteks", kapının bulunduğu revaklı cephesi ile dışa açılır.
Nartekslerde mozaikler, mermer kaplamalar ve kabartmalar görünmektedir. Ek
şapel konumundaki "parekklesion" mezar şapeli işlevini görmüştür.
Buradaki fresklerin hemen hemen tümü korunmuştur. "Parekklesion"la
"naos" arasında, tamamlanmamış depo ve muhtemelen keşiş odası olarak
kullanılan özel bölümü bağlayan geçit bulunmaktadır. Özel bölüm "naos"a
bir pencere ile açılmaktadır.
MOZAİKLER
Kariye mozaik ve freskleri Bizans resim sanatının son
dönemine ait (14. yy.) en güzel örneklerdir. Önceki Dönemin yeknesak fonu
burada görülmez. Derinlik fikri, figürlerin hareket ve plastik değerlerinin
verilişi, figürlerdeki uzama bu üslubun özellikleridir. İtalyan Rönesansina
paralel ilerleyen Bizans Sanatı'ndaki yeni uyanışın önemli örnekleridir.
Dış nartekste İsa'nın hayatı, iç nartekste ise Meryem'in
hayatı ile ilgili sahneler yer alır. Bu sahneler, Meryem'in ve İsa'nın
hayatındaki olaylara göre kronolojik bir sıra takip ederler. Kronolojik sıraya
göre iç nartekste mevcut ilk mozaik, çocuğu olmayan üzgün Joachim'in (Meryem'in
babası) dağdaki halini betimler, son mozaik ise Yusuf ve Meryem'in ayrılışını
betimler. Kronolojik sıraya göre, dış narteksteki ilk mozaik ise Yusuf'un
düşünü betimleyen mozaiktir.
Dış narteksten iç nartekse geçilen kapının üzerinde bir
“Pantokrator İsa” vardır. (Bu betim birçok ortodoks kilisesinde kullanılan
İsa’nin yüceliğini ifade eden, kalıp pozlardan biridir. Sakallı olarak tasvir
edilen İsa, sağ eli ile takdis işareti yaparken, sol elinde yeni ahit’i
tutmaktadir.)
Sol tarafta İsa'nın doğumu, vali Quirinus'un önünde nüfus
sayımı, meleğin Yusuf'a görünüp Meryem'i alıp gitmesini öğütlemesi, ekmeğin
çoğaltılması, suyun şaraba dönüştürülmesi; sağ tarafta ise haberci krallarin
İsa'nın doğumunu haber vermesi, felçlilerin iyileştirilmesi ve çocukların katli
gibi sahneler vardır. İç mekandaki mozaikler “Bakire Meryem”in hayatından
kesitler sunar ve İsa’nın mucizelerini gösterir.
Gerek duvarlarda, gerekse tavandaki mozaik betimlemeler
günümüze çok az hasarla ulaşmıştır. Mozaiklerin yanı sıra renkli ve desenli
mermer süslemeler de vardır.
İç nartekse geçildiğinde en güzel ve en eski mozaik “deisis”tir.
Bu mozaikte İsa'nın sağ ve sol gözleri birbirinden farklı olarak tasvir
edilmiştir, Ayasofya'daki deisis mozaiğinde olduğu gibi. Mozayikte, ortada İsa,
solunda Meryem, Meryem'in altında İsaakios, Kommenos ve İsa'nin sağında bir
rahibe görülür. Bu kadın VIII. Mikhael Palaiologos'un kızıdır. Moğol Prensi
Abaka Han ile evlendirilmiş ve kocasının ölümünün ardından İstanbul'a dönerek
rahibe olmuştur. Bu bölümde kubbede İsa ve dilimler içinde İsa'nın ataları
gösterilmiştir. Ana nefe giriş kapısı üzerinde ortada İsa, sol tarafta kiliseyi
onaran ve mozaiklerle süsleyen Theodoros Metokhites kilisenin maketini sunar
şekilde gösterilmiştir.
Meryem'in İncil'de yer almayan hayat hikâyesi ise
apokriflere dayalı konulardan alınmıştır. İç nartekste Meryem'in doğumu, ilk
adımları, Cebrail'in Meryem'e bir çocuğu olacağını haber vermesi, tapınağa
örtülecek örtü için yün alınmasi gibi sahneler yer almaktadır. Kilisenin ana
nefinde abside bakan duvarda Meryem'in ölümünü betimleyen mozayik, yan
duvarlarda ise çocuk İsa'yı taşıyan Meryem ve bir aziz mozaiği yer alır.
Parekklesion'un tümü freskolarla süslüdür. Apsiste görülen "Cehenneme
İniş", yani "diriliş" (anastasis) sahnesi çok az hasarla
günümüze ulaşmış gerçek bir sanat eseridir. Onun üst kısmında yer alan
"son duruşma" sahnesi burada tüm olarak gösterilmiştir. Tavanın tepe
kısmında evren bir salyongozu andırırcasına, spiral biçimde tasvir edilmiştir.
Parekklesionun sağ ve sol duvarlarında görülen nişlerin mezar olduğu bilinir.
Parekklesion kubbesinin ortasında Meryem ve Çocuk İsa, dilimlerinde ise 12
melek tasviri görünmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder