ETNOĞRAFYA MÜZESİ ANKARA
Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk istirahatgahı olan Etnografya
Müzesi Ankara’nın Namazgâh adı ile anılan tepede kurulmuştur. Söz konusu
tepenin, kimi kaynaklarda “kayalık bir maşatlık” olarak adlandırılması bize
Selçuklu öncesinde bu tepenin mezarlık olarak kullanıldığını anlaşılmaktadır.
Daha sonra İzzeddin Keykavus’un bu tepede, Etnografya Müzesinin bulunduğu yerde
bir medrese yaptırmış olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Bu tepede halkın
eskiden, kalker kayaların üstünde üç sıra halinde taşla örülmüş bir namazgahta
bayram namazı kıldıkları ve yağmur duasına çıktıkları edinilen bilgiler
arasındadır. Tepe Osmanlılar döneminde Müslüman mezarlığı olarak ta
bilinmektedir. Oldukça kutsal olan bu tepe üzerinde, özellikle milli mücadele
yıllarında Namazgah Tepesi, önemli milli ve dini toplantılara, ayrıca törenlere
sahne olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında da değişik kutsal törenler, yağmur
duaları, askere uğurlama törenleri gibi olayların burada yapıldığı
bilinmektedir.
Etnografya müzesinin mimarı Arif Hikmet Koyunoğlu Cumhuriyet
Döneminin en değerli mimarlarındandır. Arif Hikmet Koyunoğlu’nun bu planı
hazırlarken Anadolu’nun geçmiş tarihini çok iyi bildiğini ve planda ilkçağdan
itibaren tüm mimari özelliklerden örnekler kullandığını görmekteyiz.
Bina dikdörtgen şeklinde, açık avlulu ve dört eyvan
şemalı ve ana giriş eyvan üzeri kubbeli
şeklinde bir plânlıdır. Yapının taş duvarları küfeki taşı ile kaplanmıştır.
Alınlık kısmı mermer olup üzeri oyma süslüdür.
Müze binası 854 m2 bir alan üzerine inşa edilmiş, girişe
göre enine dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kesintili bir bodrum kat üzerinde
önde tek katlı müze, arkada iki katlı idari kısım olmak üzere iki bölümden
oluşmaktadır.
Müzenin inşaatı 1926 yılında tamamlanmıştır. İnşaatın
tamamlanmasından sonra Macar Türkolog Prof. J. Meszaroş’un hazırladığı rapor
doğrultusunda yapı 1927 yılında Etnografya Müzesi şeklinde düzenlenmiştir.
İstanbul müzeleri müdürü Halil Ethem Bey başkanlığında kurulan komisyon
tarafından müze için satın alınan eşyalar İstanbul’dan bu binaya getirilerek
sergilenmiştir.
Betonarme olan binanın bodrum katı subasman seviyesinde koyu
renk, üst kısımları, yanı zemin kat açık renk düzgün kesme taşla
kaplanmıştır.Bu açık renk taş. sarımtrak yumuşak cins bir taş olan küfeki
taşıdır. Etnografya Müzesi`nin inşaatına başlanırken, araştırmalar sonucunda
Ayaş yakınlarında küfeki taş ocakları bulunduğu, taşların bu ocaktan çıkarılıp,
10-12 saatte inşaat yerine kağnılarla taşındığı yapının mimarı Arif Hikmet
Koyunoğlu tarafından kaynaklarda ifade edilmiştir. Bu dönemde yapıların alt
kat duvarları genellikle moloz taşla, üst katlar ise tuğla ile örülmüş ve
üzerleri kesme taş ile kaplanmıştır. Bu dönemde Rönesans’taki gibi, genellikle
bodrum katın yüzey kaplamasını oluşturan kaba taş sıraları, yapı subasmanına
uygulanan rustik görünümü yansıtmaktadır. Burada bodrum katta koyu renkli
Ankara Taşı (Andezit), kaplama malzemesi olarak kullanılmıştır.
Yapıda kullanılan diğer bir malzeme mermerdir. Pencere
çevrelerinde, girişteki alınlık kısmında, basamakların tümünde, sütun ve sütun
başlıklarında, kemerlerde, kubbeli ve sütunlu mekanların yer döşemelerinde hep
mermer kullanılmıştır. Ön cephede üst kısımlarda mermer, yer yer kaplama
malzemesi olarak da görülmektedir. Bodrumda sonradan yapılan kütüphanenin
bulunduğu alt kısım da mermer kaplanmıştır. Yapıda kullanılan mermer, Koyunoğlu
tarafından Marmara Adası`ndan seçilmiştir. Mermer bloklar adadan Ankara
Garı`na getirilmiş, 10-20 tonluk koca bloklar trenden insan gücü ile indirilip,
kağnılar ile tepeye taşınmıştır. Bu mermer parçalarını Marmara Adası mermer taş
ocakları sahibi Salih Sabrı Karagöz temin etmiştir. Sergi salonlarının zemini,
idari kısımdaki odalar ve kat merdiveni mozaikti. Daha sonraki dönemlerde yapılan
onarımlarda salonların zeminleri de mermerle kaplanmıştır.
15 Nisan 1928 yılında
müzeyi ziyaret eden Gazi Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) müze hakkında bilgi
aldıktan sonra, Afgan Kralı Amanullah Han’ın Türkiye’yi ziyaretleri nedeniyle,
müzenin hizmete açılmasını istemiştir. Müze 18 temmuz1930 da halka açılmış ve
1938 Kasım ayında müzenin iç avlusu, geçici kabir olarak ayrılıncaya kadar açık
kalmıştır. Atatürk’ün naşı, 1953’te Anıtkabir’e nakline kadar burada kalmıştır.
Bu kısım halen Atatürk’ün anısına hürmeten sembolik bir kabir şeklinde
korunmaktadır. Üzerinde beyaz mermere yazılmış şu kitabe bulunmaktadır:
15 yıl süreyle Etnografya Müzesi Anıtkabir işlevi görmüştür.
Devlet başkanlarının, elçilerin, yabancı heyetlerin ve halkın ziyaret yeri
olmuştur. Bu süre içinde müzede çalışmalar sürdürülmüş; 6-14.10.1956 tarihinde,
Uluslararası Müzeler Haftası nedeniyle, gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra
müze tekrar halkın ziyaretine açılmıştır.
Atatürk'ün 1938-1953 arasında yattığı yer
Cumhuriyetimizin ilk müze binasının mimarı Arif Hikmet Koyunoğlu'ndan alıntı; "Atatürk müze binasının inşşatı sırasında kendilerini ziyaret eder.İkram edilen Türk kahvesini içerken,Ankara Ovası'nın bembeyaz manzarasına bakarak bugünkü Atatürk Orman Çiftliği'nin bulunduğu bataklık alanın kurutularak ağaçlandırılıp güzel bir çiftlik haline getirilmesini ve müzenin kubbesi altında orayı seyretmenin hatta işlerini bitirince kubbenin altında manzaraya karşı yatmanın çok güzel olacağını söyler" Atatürk işlerini bitirip kubbe altında manzara izleyememiştir ama ne tesadüftür ki ölümünden sonra 15 yıl bu müze ebedi istiratgahı olmuştur.
Yorumlar
Yorum Gönder